Yataktan 8'de kalkıyorum. Yapayalnızım. Stan içeride onu biliyorum. Kalktığım gibi etrafın karanlığı içime çöküyor. Sanki bir borunun içindeymişçesine sonu görülmeyen kapkaranlık bir labirent bu ev. Sabah çok yorgun ve büyük bir karın ağrısıyla uykuya dalmıştım. Ayağa kalktığım an hala karnımın ağrıdığını fark ettim. Stan'i görmeye gittim içeriye. Kapıyı açar açmaz miyavladı. Ama ben hala yorgun hissettiğimden ve annemin evde olmayışından dolayı tekrar yatmaya gittim, kapıyı da Stanley gelsin diye açık bıraktım. Tam çok hissediyordum, tam tekrar en kötüme doğru yol almıştım yatağıma atlayıp yastığımın yanına geldi. Kendisi bir sokak kedisiydi, onu 2 aylıkken aldık evimize, ama 2 aylıktan çok daha çelimsiz görünüyordu Stan. Annesi onu emzirmemiş, erkek kardeşinin yanında çok küçük kalmıştı, kardeşi dediklerinde çok şaşırmıştım. Ve Stan'i yine hayatımın en kötü günlerinden birinde tanıdım...Cam açıktı odamda, odamda ki tek ışık da dışarısının ışığıydı zaten. Annem hep dışarıyı özlediği için camlardan,balkonlardan ayrılmadığını düşünse de Stan sadece hareket eden, insanlara,kuşlara,cisimlere,arabalara ve ışıklara bakmaya bayılıyor. Herhangi bir örtü olmadığı için ya camı kapatacaktım ya da Stanley'i dışarı çıkarmak zorundaydım. Tüm ihtiyaçları içeride olduğundan Stanleyi dışarı çıkartıp kapıyı kapattım. Son bir kez daha iş yerine baktım kameradan annemi göremeyince, belki işte değildir diye aradım. Bana Koton'da olduğunu söyledi, eve geliyormuş. Yine telefonda iki saat "ne yicem ben?" muhabbeti yapmak zorunda kaldım. Sonra karnımın ağrısının yavaş yavaş geçtiğini fark edince bende yataktan kalkmaya karar verdim.Hala yatakta kıvranırken aklıma bir resim konusu geldi. Kapkaranlık bir odada kalan küçük,güzel bir oyuncak bebek,mum ışığı ve organlarıyla oluşturulmuş bir çember. Garip,değil mi? Midesi ağlıyor, bağırsakları onun için üzülüyor. Akciğerleri nefes alamıyor. Ama hepsi küçük oyuncak bebek için üzülüyorlar. Oyuncak kızın yanında olan bir tek onlar. Oyuncak bebek onlarla olduğu için memnun. Sadece eksik hissediyordu.
Tabi ki benim bu tabloyu tam kafamda ki ortaya çıkarmam için şuan kinden daha fazla yeteneğe ihtiyacım
var.

"I couldn't understand it. I couldn't believe there were Pokémon that liked people.
Because, up until that moment, I'd never known a Pokémon like that. The longer my journey continued, the more unsure I became. All I kept meeting were Pokémon
and people who communicated with one another and helped one another. That was why I needed to confirm my beliefs by battling with you. I wanted to confront you
hero-to-hero. I needed that more than anything." Insert your narcissistic description of yourself here.
facebook twitter tumblr
email formspring livejournal