Güçlü olmak istiyorum.
Gamsız olmak istiyorum.
Umur denilen şeyi aldırmak istiyorum.
Ve sadece kocaman kalbim ve güzel gözlerimle yaşamak istiyorum.
Güzel gözlerim derken, görüş açımdan bahsediyorum. Ama renklerini ve güzelliğini de atlamıyorum aslında.
Bir şeyler yapmak istiyorum.Kendimi oturdukça suçlu hissediyorum. Ama bir yanda da utanıyorum ve korkuyorum bazı şeylerden.
Dünya güzel olduğu kadar korkutucu da olabiliyor.
İnsanların ufacık sözleri ruhunuza işleyebiliyor.
Ben bu tarz şeyler konusunda çok gelişme gösterdiğimi biliyorum.
Ama bazı korkularımı silip atamıyorum.
Bunların çoğu acı çekme tabanlı.
Kaybetmek, acı çekmek, ölüm, hastalıklar, kader.
Bu tarz şeyler önüme herhangi bir yerde çıktığında ufaktan nefesim kesilir gibi olur.
Bir yandan güçlü olmaya çalıştığım için üstüne giderim.
Ama gücüm çoğu zaman yetmiyor.
Sığ takılmayı tercih ediyorum.
İnsanlar beni sevsin istemiyorum.
Bir kaçı sevsin istiyorum.
Ama çok sevsinler istiyorum.
Ama kimseyi de üzmemek için, kırmamak için bazen onlardan ayrı kalmak isteyebileceğim bir karakterim var.
Yetenekli miyim değil miyim bilmiyorum.
Resim yapabilirim.
Hayatımda bir kaç düzenli yüzmeden başka hiçbir spor yapmadım.
Esnek değilim.
Enstrüman çalamam.
"Eh işte" tarzı bir şarkı söyleme yeteneğim var.
İnanılmaz derin bir bilinç altım var.
Bu olağan olayları nasıl yorumladığımı gösteriyor diye düşünüyorum.
Ölümümle sevdiğim insanları üzmek istemiyorum.
Ama onların ölümüyle de üzülmek istemiyorum.
17 yaşında böyle gerizekalı olayları düşünüyorum.
Sor bana hiç mi hayatını yaşamak istemiyorsun? Hiç mi hayatın güzelliklerinden faydalanmak istemiyorsun?
Bana x kadar ömrün kalmış deseler, daha çok ertesi gün ölmek isterim.
Annem var.
Evet.
Böyle bir zamanda yanımda.
Ama yeterli değil işte.
Annem, bir anne için bilmem kaç kişinin karşılığı.
Çoğu zaman benim arkadaşım da oldu.
Ama annem o benim.
Ve sadece bir anne olmalı.
Bu yeterli olmalı.
Benim bu konumda olmamda ikimizinde suçu büyük.
O ben ne kadar huysuz olursam olayım, beni saçımdan çeke çeke topluma sokmalıydı.
Bir şeyler yapmalıydı.
Belki beni o zaman dövseydi.
Beni biraz ondan korkar hale soksaydı.
Öyle aptal bir kişiliğim var ki, kimseyi üstüme çıkartmıyorum.
Bunu yapmalıyım.
Ego denen şeyi parçalamalıyım.
Kendimi diğer insanlar kadar eşit ama değerli görmeliyim.
Sordun bana hiç mi güzel değil diye?
Değil.
Bazen süper aydınlığım ama bazen onun kadar karanlık.
Aslında ne kadar siyah ve beyaz olma olasılığın varsa o kadar canın yanıyor.
Siyahsan siyah kal.
Beyazsan beyaz.
Mutsuzken yapamam.
Mutluyken de yapamam.
Korkarım ya her şey ters teperse diye.
Bu psikolojiden nasıl bir hayat yaşadığımı anlamanı istiyorum.
Mutlu olursam bir psikologdan, gerçekten önemsendiğimi hissettiğim bir psikologdan yardım almayı düşünebilirim.
Ama şu an için hiçbir yararı yok.
Sana senin çoktan bildiğin şeyleri söylüyorlar bir de şaka gibi kitap veriyor sana!
neyse.
İnsanları sevmek istiyorum.
Aslında insanları seviyorum.
Ama insanlardan nefret ediyorum.
Ama sevdiğim insanlar benim orada olduğumu bilmiyorlar.
Ya da ben konuşamıyorum onlarla.
Bimiyorum.
Oradayım ama aynı zamanda çok uzağım.
Bir kişiyle konuşmak istiyorsan onunla konuşacağın şeyleri planlamamalısın.
O konuşma kendi kendine aktığında çok güzel oluyor sadece.
Kuzenime, eski arkadaşlarıma falan bakıyorum Twitter aracılığıyla.
Neler kaçırdıklarını bilmiyorlar.
Ama bu, onları ayakta tutan şey.
Ve bu güzel bir şey.
Aslında bilmişlik taslamak istemiyorum.
Elbette bir kaç şeyin farkındalar.
Ama mutlular ve bu onların için en iyisi.
Şu an yaşadıkları hayatları.
Benim gibi garip ataklar geçirmiyorlar.
Bazen sadece nefes alan bir et yığını gibi hissetmiyorlardır eminim.
Ya da sonu olmayan karanlık bir yolda yürüdüklerini hayal etmiyorlardır.
Depresyon ve zihinsel doyumsuzluk insanı çok daha kötü yollara götürüyor.
Depresyon ve diğer buna benzer hastalıklar için Türkiye en kötü yer gibi, değil mi aslında.
Üzülüyorum bu tarz insanlar için.
Bu ülkede doğdukları için.
Kim anlar depresyondan? Neymiş depresyon?
Benden bir tavsiye.
Eğer karşınızda ki insanın cahil olduğuna kanaat getirdiyseniz çoktan.
Onu çok hasta olduğunuza inandırın.
Yalan söylemeyin.
Depresyon sizi nasıl hissettiriyorsa onu anlatın.
Ama depresyon demeyin.
Bunu "diğer" hastalıklar gibi anlatın. İsim vermeyin.
Benim dışarısıyla çok bağlantım olmadığından bu tarz insanlarla karşılaşmam mümkün değil pek.
Bayramlaşmaya bile gitmem ben.
Bununla övünmüyorum.
Sadece fazla 'goth' hissetiyorum bayramlar iç....şaka lan şaka.
Zaten kimse benim nur yüzümü görmek istemiyor, babaannemden başka.
Ona gitmem lazım bir tek aslında...
Neyse.
Bana göre iki inanılmaz güzel ve narin enstrüman vardır bir kadının çalarken en çok yakışacağı.
Piyano ve keman.
Belki, piyano erkeğe daha çok yakışır.
Ama bende erkek karizması olduğundan bana da yakışır aslında....
Çekerim takım elbisemi Aymeline Valade gibi, otururum piyanomun başına....
Ama belki de...
Üstüme bembeyaz uzun bir elbise çekerim, siyah dalgalı saçlarımı salar kemanımı omzuma koyarım, gözlerimi kapatırım ve çalmaya başladığım andan itibaren insanları bir Michuri Kaioh havasında etkileyebilirim.
Tabii bunlar seçenekler......
Seçenek bile değil aslında bakma.
Ama bu benim.
İçimde "bir şey olma" isteği biter mi...
Dün Chandelier gibi bir sanat eserini keşfettim.
Baya geç bunun için aslında ama hiç keşfetmeme olasılığını düşünüyorum da...
Orada süper tatlı küçük bir dansçı var.
Kızın dansını beğenebilirsin ya da beğenmezsin.
Ben, aslında çoğunun da hiçbir şey anlamadığı ama sırf şarkının büyüsüne kapıldıklarını düşündüğümden o insalar gibi "eğer beğenmiyorsun,anlamıyorsun" da demem.
Ama kızın röportajını izledim, hareketleri İNANILMAZ.
Kız, çok olgun. Mükemmel bir saygısı var belli ki yaptığı 'işe', dansa ve kendisine.
Ama çocuk. Her diğer 11 yaşında ki kız gibi Justin Bieber aşığı.
Yine de o kızı izlerken çoğu insanın o kızın 11 yaşında ki halinde sahip olduğu özgüven ve havaya hiçbir zaman sahip olamayacağını biliyordum.
Odanın köşesinden koşup takla attığı bir gifi çok önceden tumblrda görüp niyeyse çok beğenmiştim.
Mekan da çok melankolik ve sakin görünüyordu.
Gifi gördüğümde bir müzik videosundan alınmış olduğunu düşünmemiştim.
O basit gibi görünen hareketi yapabiliyor olmayı istemiştim neden bilmiyorum.
Bu kız gibi dans edebilmek yeterli olmazdı ondan 6 yaş daha büyük bir insan için.
Eğer dansı bırakmazsa çok özgün bir dansçı ve kişilikli çok sevimli bir kız olucak büyüyünce.
Çünkü ayrıca çok tatlı bir kız çocuğu.
Ben çocukları pek sevmiyorum. (zank.)
Ama sevdiklerimi de aklımdan çıkartamıyorum.
Kafede gördüğüm küçük kız gibi.
Tabağına ismini yazdım diye, tabağıyla resim çektirmişti, Allahım ya...
...
Kıza özendim ama boş durur muyum tabii ki Sia'ya da özendim.
Çoğu şarkıda sihir müzikte saklıdır.
Bunda kadının şarkıyı söyleşinde, sesinde.
Kadını nasıl bulduğumu anlayamıyorum bir seviyede....
Hastalığından dolayı kendini göstermeyi sevmiyormuş, anlarım.
Ama bir sürü resmi var, canlı performansları var.
E sen zaten kendini göstermişsin.
Belki o kadar insan onu zorluyor olabilir diyorum ve kesiyorum.
Bu zamana kadar sadece Breathe me ve Clap your hands'i dinlemiştim ama bu şarkıdan sonra diğerlerine bakmayı unutmayacağım.
Evde yalnız kaldığımda bir chandelier karaokesi yapıp içimde yüzde kaç Sia saklıyorum öğrenmek istiyorum..

"I couldn't understand it. I couldn't believe there were Pokémon that liked people.
Because, up until that moment, I'd never known a Pokémon like that. The longer my journey continued, the more unsure I became. All I kept meeting were Pokémon
and people who communicated with one another and helped one another. That was why I needed to confirm my beliefs by battling with you. I wanted to confront you
hero-to-hero. I needed that more than anything." Insert your narcissistic description of yourself here.
facebook twitter tumblr
email formspring livejournal