Partileri,yaşamayı,insanları,kişiliği bir kenara bırak.
Ve kim olduğunu bil.
Ağlamak mı istiyorsun?
Ağla.
Ondan sonra daha iyi hissedeceksin.
Kızıyor musun ?
Bağır, çağır, eğer rahatlatıyorsa bir şeyleri kır, dök.
Ağla.
Daha çok ağla.
Kendini ağlamak isterken ağlamayınca güçlü mü zannediyorsun?
O acıyı çekerken iyi mi oluyor zannediyorsun?
Ağlarsan aslında olan olayın asıl değerini anlıyorsun.
Ama kendini ağlamamak için sıktığında garip bir his seni sıkıntıyla sarıyor.
Sen bu değilsin.
Sen kimsin ki vücuduna acı çektiriyorsun?
O seni omzundan tutup sarsacak.
Sana öyle acıtan şeyler söyleyecek ki bir gün, bebek gibi karşısında zırlamak sorunda kalacaksın.
Ve o gün ağlamanın aslında ne kadar da güzel hissettirdiğini öğreneceksin.
Ailen sana ancak arka olabilirler.
Düşün bir, hayalin gerçekten bu mu?
Kendi olamadan, senden tamamen uzak iki insanla yaşamak? Kaç yaşına kadar?
Habire kahkaha atıyorsun.
Bu onları senin iyi olduğun düşüncesine itiyor.
Çok kötü değilsin? Bazen.
Bu iyi bir şey.
Geri dönebilirsin hala!
Yolunu kaybetmemiş olabilirsin.
Gerçekten yanında kendin olamadığın, çaresiz olduğun, rahatça ağlayamadığın ailenin yanında mı yaşamak istiyorsun gerçekten?
Kendin için yaşamayı bilmen, nasıl yaşanacağını öğrenmen gerekmiyor mu sence artık?
Geç kalmadan kendine gel.
Kendine gel, Bu sen olamazsın.
Lütfen kendine gel.

"I couldn't understand it. I couldn't believe there were Pokémon that liked people.
Because, up until that moment, I'd never known a Pokémon like that. The longer my journey continued, the more unsure I became. All I kept meeting were Pokémon
and people who communicated with one another and helped one another. That was why I needed to confirm my beliefs by battling with you. I wanted to confront you
hero-to-hero. I needed that more than anything." Insert your narcissistic description of yourself here.
facebook twitter tumblr
email formspring livejournal