2010'da liseye başladım.
Bıraktım.
Sadece bir yıl ara istediğimi söyleyip daha hazır olmadığımı, bir daha ki seneye tekrar başlayacağımı söyledim.
2011'de tekrar başladım.
Tekrar bıraktım.
Ondan sonra hayatım hiç eskisi gibi olmadı.
Hep yavaş yavaş kötü bir yöne doğru gitti.
İlk başta o kadar da kötü olamaz diye düşündüm.
Ama bu laf her zaman hayatımın daha da kötü olmasıyla bana geri döndü.
1 ay öncesine kadar iyi kötü hayatıma normal bir şekilde devam ediyordum.
Ama o olay oldu ve ben 30 kredi almayı beklediğim sınavıma bile çalışamadım.
Habire aklıma geldi, terledim, titredim, çok acı çektim sadece düşüncesi bile çok kötüydü.
Geçende boy takıntıma bir son verdim.
Ama onu maalesef kendi aklımda başarabilecek kadar güçlü değildim.
Aklım ermiyor neden böyle bir şeye inandım diye.
Neden değil, nasıl?
Bir insan gerçeği göremeyecek kadar bir şey isteyebilir mi?
Akli dengesi bozulmuş insanlar bir zamanlar normal insanlardı.
Bazıları, en azından.
Düşünüyorum.
Ya ben de olursam diye?
İçim içimi yiyor kesin bir cevap yok diye.
Ben, bilimle kanıtlanabilen şeyleri severim.
Mantıksal, elle tutulur şeyleri.
Bir şey oluyorsa bir sebebi olmalı.
Somut bir sebep.
Sihrin olduğu bir dünyada yaşamıyorum maalesef.
Sihri bırak, daha önce hiç mucizenin uğramadığı bir insanım ben.
Tamam, çok da büyük bir kayıp değil belki.
Bazı şeyler vardır onlarsız yaşarsın ama, yaşadığın zaman hayatına çok büyük mutluluk katarlar.
Seni seven bir insan gibi, en yakın arkadaş gibi, mucize de bunun gibi, onsuz yaşarsın ama hayatına renk katacak büyük bir şeydir eğer elde edersen.
*
Düşünüyorum, hayatta yaşanabilecek o kadar güzel şey var ki.
Ama o güzel şeyler bile seni seven ve senin sevdiğin insanlarla güzel oluyor.
Kabul etmeliyim ki biraz lonerlık var ama hiçbir insan tamamen yalnız olmak için yaratılmamıştır, bir anneden doğdumuzdan ve bir ailenin içinde büyüdüğümüzden beri.Neslin devam etmesi için iki cinsiyetten insan olması gerektiğinden beri.
Lonerlık var diyebiliyorum çünkü, bazı güzel olarak anımsadığım anılarım yalnız başınayken olanlar.
Olay daha çok psikolojide.
Kafa olarak rahatsan, daha çok zevk alıyorsun.
Ben kızın/erkeğin depresyonda olduğu, herhangi bir psikolojik sorunu olduğu aşk hikayelerini anlamıyorum. Olması gereken psikolojik bir hastalık değil, farklı bir kişiliktir, bunu anlayamayanlar gelip roman yazıyor, film yapıyor falan. Hiçbir hastalık psikolojik/fiziksel romantik değil.
Ama özellikle psikolojik olarak aldım çünkü daha az empati kurulabilir cinstendir.
Elbette, daha az rastlandığından.
Diğer türlü olanlar, biraz daha çekilebilir, büyük ihtimal biri ölür, ölümsüz aşk tripleri.
Aşk filmi izlemiyorum ben zaten.
Üzülürüm diye.
Ama elbette filme değil, kendime...
Ben fiziksel acıya dayanıklıyımdır, ama psikolojik olunca çok zayıf kalıyorum ve bir şeyde zayıf kalırsam,kaçarım.Yenilmek istemem.İşin garibi, çocukken her ikisinde de çok güçlüydüm.Yazmıştım, ve bu sinirimi çok bozuyor.
Neyse.
*
Bu sıralar tekrar Bleach izliyorum.
Hayret tekrar izleyebiliyorum.
Çok uzun zaman oldu, anime izleYEmeyeli.
Bildiğin sabahtan akşama kadar bıraksan izleyeceğim animeleri, hatta en sevdiğim animeyi artık izleyemiyorum.
Çok garip geliyor.
Acaba gerçekten çocuk işi mi diye düşünmeye başladım ama benden çok çok büyük insanlar da hala zevk alıyorlar anime izlemekten.
Büyük ihtimal olay benle.
Ama bleach izliyorum şu an güzelde gidiyor.
Şu saçma sapan 1256415 tane savaşı, savaşırken durup yaptığı tekniğin adını,ne yaptığını,"aha şimdi ölüceksin" triplerini,salak salak gülüşleri ve ichigonun ağzına sıçılması gereken yerde yine kendi içine kaçıp bir şekilde güç kazanıp karşısındaki kim olursa olsun yendiği olayları yapmasalar on numara anime aslında.Ama shounen işte, gotta deal with it. Bu animeler 15 yaşında ki erkek çocukları için sjhk
Bir abarai renji var mesela. DELİ. Adam seksilikten ölücek.
Sonra Urahara,süper havalı.Hem de sarışın.Hem de ciddi.
Bir 3 yıl önce izlediğimde Hitsugaya'ya sinir olmuştum o bile tatlı geliyor şimdi, o 1.30luk boyuyla...
Ama byakuya hala aynı bok.
Onu hiç sevmemiştim Rukia'ya tavırlarından dolayı, ama sonra sanki arc'ın sonunda sevdiğimi hatırlıyorum ama yine de şu an için tam bir mofo.
Ama hakkını vercen, güzel adam.
adskfjsdk
Yine de abarai Renji <2+1
Ahhhhh o sınıfta taa en yukarılarda oturmasına rağmen mal mal hocaya ben yaparım diye atlaması sonra hocanın lafıyla utanması ayy kendimi yaşadım resmen, canım ya.
Bir de Kenpachi<3 seksi adam, kabul et.
*
Gerçek hayata dönecek olursam;
Hayatta ne zaman bir şeye inandıysam olmadığı zaman büyük bir darbe atıldığını hissettim.
Ama olan ya da olmayan yoktu.
Onun olacağına inanan bendim.
Kendimi inandıran bendim.
O yüzden sonunda üzülen ben oldum.
Ama pozitif düşünce değil mi bu?
Hep öyle demezler mi?
Her geçen gün, çok kötü bir yere gittiğimi düşünüyorum.
Ve bunu değiştiremiyorum.
Çünkü ihtiyacım var anlatabiliyor muyum?
Bir şeye ihtiyacınız olduğunda, onun olmasını istemek kulağa ne kadar mantıksız gelebilir ki?
Ben denemekten çok sıkıldım.
Çok yoruldum.
Çok ,ÇOK FAZLA YORULDUM.
Tahmin edemezsiniz.
Artık birşeyleri denersem olmayacağını biliyorum.
Olmuyor işte.
Aslında yanlış oldu.
Denemekten değil, deneyip başaramamaktan yoruldum.
Olmuyor.
Bunlar sayesinde, neye inandığımı da, neye ihtiyacım olduğunu da şaşırdım.
Bu, delilik.
Böyle olamaz.
Ve çok, çok üzücü.
Ama sağlıklı kısımdan baktığımda,
görüyorum ki bu da boy takıntım gibi büyük bir illüzyon.
Boyumun uzun olmasını istediğim ilk zamanlar, olacağından %100 emindim.
Sonra zaman geçtikçe, aslında olmayacağını anladım, anlamamak istediğimden emindim, kalbim olmayacağını kaldırmak istemedi, tek isteğim kendimi memnum etmekti ve bunun olmaması, ölümle eşitti bir zamanlar.
Şu an da da öyle hissediyorum, onun olmaması ölümle eşit.
Çünkü sıkıldım.
Bıktım.
Hergün aynı siktimin şeyleri.
Farklı olsa bile aynı anlatabiliyor muyum?
Birgün odamdayım.
İstediğim boyda olmadığımı gördüm.
Sanki o odanın duvarları üsüme çöktü o an.
Yatağın içine girdim.
Ağladım.
Moralim çok düştü.
Annemlerle yaklaşık 5 gün falan tek kelime etmedim.
Öliyim daha iyi dediğimi çok iyi hatırlıyorum.
Düşündüm, çok istedim hatta.
Sadece bir 15 cm için falan.
Gerçekten psikolojimi sikip atan bir durumdu.
Hani derler ya "How could i've been so blind?" Aynen.
Aklım almıyor.
Küçükken önüme zamanlar koyardım, "bak, şimdi iyi olacak." diye.
Belki de bu tarz şeyler iyice sikti beni.
O zamanlar bu olayların bu kadar uzun sürebileceğini hiç düşünmezdim.
Ben hayatımda hiç yalnız kalmamış biriydim.
Dayanamazdım.
Öyle sosyal biri olarak düşünmeyin beni.
Ama daha kötü.
Benim hayatımın her döneminde en yakın arkadaşım olmuştur.
Birden onu kaybedince, çok büyük bir yıkım oldu benim için.
İnsanlar genelde böyle delirirler.
Bende bir gün bana olacağını düşünmeden edemiyorum.
Çokda bir zaman olmadı zaten 4 yıl kadar.
18 yaşındayım.
Eğer olursa olması yakındır sanırım.
Bu konuda şu an kendimi iyi hissedip hissetmememin bir önemi de olmayacaktır.
Ergenlik, gençlik dediğin şey bir ton neden olduğunu anlayamadığın duygu zaten.
Bir de üstüne bu tarz ağır şeyler, depresyon olayı çok zorlaştırıyor.
Üstünden gelinmesi çok zor şeyler yaşadım.
Üstünden geldiğimi de sanmıyorum.
Neyse.
Çok uzadı.
Benim ingilizce öğrenmek istememi sağlayan, öyle ki ancak o şekilde onunla konuşabileceğimi düşündüren biri var.
En azından gerçek bir insan.
Yani, benim herhangi bir şeyim değil.
Tanımam bile...
Ama bir şekilde.
Büyük ihtimal kafamla dalga geçen takıntılarımdan biri.
Beni hastalığa götürecek psikolojik bir rahatsızlığın bir belirtisi.
Ama kimseye söylemeyi düşünmüyorum.
Utanırım lan ben.
Ne söyleyeceğim!
Delirirsem de deliririm.
Sanki söylesem değişecek!
bay.